“Faizsiz bankacılık denetçilerine dini kurallar dikte etmekle, anayasa ihlal edilmiştir”
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Anayasa'nın 2. maddesinde şöyle tanımlanmıştır; “…toplumun huzuru, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir.”
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin “Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu” tarafından 14 Aralık 2019 tarihli Resmi Gazete'de yayınlanan "Faizsiz Finans Kuruluşlarının Bağımsız Denetimini Yürüten Denetçiler İçin Etik Kurallar"ını okuduğumuzda ise Anayasa'nın, bir devlet kurumu tarafından açıkça çiğnendiğini görüyoruz.
Söz konusu kuralların “Giriş” bölümünde şöyle yazılmıştır:
“Muhasebe, İslam dininin Farz-ı Kifaye olarak gerekli kıldığı mesleklerden biridir. Teknik tanımlarına ilaveten muhasebe; Fıkhî hükümlerin yerine getirilmesinde, hakların adil biçimde kaydedilmesi, ölçümü ve hak sahipleri arasında dağıtımı için kullanılan bir vasıtadır. Adil olma kavramı (adalet), Kur'an-ı Kerim'de birçok ayette geçmektedir; {Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder...} ve {Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emrediyor.../2. Adalet kavramının muhasebe felsefesinde 'önyargı taşımama' olarak bilinen bir karşılığı da vardır. Muhasebe ve denetim standartları ilkesel olarak bu kavramın hayata geçirilmesine öncülük etse de adalet esasen etik bir değerdir. Bu sebeple mesleki görev veya hizmetlerini yerine getirirken denetçilere yol gösterecek etik kurallara ihtiyaç bulunmaktadır.
Etik kuralların ahlaki açıdan ikna gücüne sahip olabilmesi için bu kuralların temel ve ilkelerinin dayanabileceği sağlam ve meşru bir kaynağı olmalıdır. Böylece kuralların getirdiği hükümlere uyulması için gereken dayanak sağlanmış olacaktır.”
Bu metinden çıkarılacak pek çok sonuç vardır:
1- Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin bir kurumunca, Anayasa'nın 2. maddesi açıkça çiğnenmektedir.
2- Bankacılık denetçilerinin hangi yasa, yönetmelik ve kurallara bağlı oldukları bellidir. Bu denetçileri, İslam Hukuku'nun emirleriyle adil ve ahlaklı davranmaya zorlamak, devleti acz içinde göstermektedir.
3- Kamu adına denetçilik yapacak kişilerin nitelikleri de yine yasa ve yönetmeliklerle belirlenmiştir. Üstüne “mesleki görev veya hizmetlerini yerine getirirken denetçilere yol gösterecek etik kurallara ihtiyaç bulunmaktadır” denmesi, bu görevi yapacak kişiler açısından onur kırıcı bir durumdur.
4- Böyle bir kararın Resmi Gazete'de yayınlanmış olması, antilaik uygulama ve kararların artmasına ve giderek şeriat devletine dönüşme tehlikesi içermektedir.
Atatürk ilke ve devrimlerinden, hele ki laiklik konusunda şimdiye kadar ödün vermeyen Bursa Barosu olarak, laiklik karşıtı her eylem ve uygulamaya karşı durduk, durmaya da devam edeceğiz.
Söz konusu kuralları yayınlayan kurum yöneticileri hakkında, Anayasa'yı ihlal suçundan soruşturma başlatılmalı ve TCK'nın öngördüğü yaptırımlarla cezalandırılmaları gerekmektedir.
Ulu Önder Atatürk'ün de dediği gibi “Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, medeniyet tarikatıdır."