“Adaletsizlikleri, hukuksuzlukları görünür kılmaya devam edeceğiz”
5 Nisan Avukatlar Günü kutlamaları, Adalet Sarayı bahçesinde Atatürk Anıtı'na çelenk sunumuyla başladı.
Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Av. Asude Şenol ile 1. Asliye Ticaret Mahkemesi Başkanı Ömer Gülmüş başta olmak üzere hakim ve savcılarla, sivil toplum örgütlerinin başkan ve temsilcileriyle avukatların katıldığı törende Bursa Barosu Başkanı Av. Gürkan Altun'un anıta çelenk sunmasının ardından Bursa Büyükşehir Belediye Bandosu'nun işaretiyle saygı duruşu yapıldı, ardından İstiklal Marşı okundu. Daha sonra Bursa Barosu Başkanı Avukat Gürkan Altun konuştu. Altun'un konuşması şöyle:
BASINA VE KAMUOYUNA
5 NİSAN 2019
Sayın protokol,
Çok değerli akademik meslek odalarımızın, sivil toplum kuruluşlarımızın, basınımızın çok değerli emekçileri ve saygıdeğer Bursalı yurttaşlarımız;
Hepinizi 110 yıllık onurlu geçmişe sahip Bursa Barosu adına saygıyla, sevgiyle selamlıyorum…
Bursa'da 16 Nisan 1907 tarihinde ilk dava Vekili Ali Rıza Köstendil ile başlayan savunma mesleği, çok kısa sürede eklenen dava vekilleri ve avukatlarla çok daha güçlenmiş ve 1909 yılında da Bursa Barosu'nu kurmak sureti ile örgütlü mücadele alanında “ben de varım” demiştir. İstanbul ve İzmir'den sonra kurulan en eski 3. baro olan Bursa Barosu'nun başkan ve üyeleri Kurucu Meclis'te de önemli görevlerde bulunmuş, Cumhuriyetin kuruluşuna katkı koymuş, tanıklık etmişlerdir. Bugün 3.500'ü aşkın avukat ile savunma mesleğini icra etmekte, hak arama mücadelesinde ön saflarda yer almaktadır.
Değerli basın emekçileri;
Bursa Barosu darbe, sıkıyönetim ve olağanüstü dönemlerde hep hukukun ve demokrasinin yanında, hak ihlallerinin karşısında olmuş, hukukun üstünlüğünü tesis etmek adına üzerine düşen sorumluluğu yerine getirmiştir. Bu uğurda ağır bedeller de ödemiş, üyeleri soruşturma ve kovuşturmalarla karşı karşıya bırakılmışlar, sırf savunma mesleğini icra ettikleri için saldırılara uğramışlar, yaralanmış ve hatta öldürülmüşlerdir. Ülkemizde ve elbette ilimizde avukatlar yaşamları ile bu bedelleri ödemişler fakat hukuk, demokrasi ve hak arama mücadelesinden ödün vermemiş, adalet arayışından bir gün dahi geri durmamışlardır.
Kısa tarihimize geriye doğru baktığımızda onlarca meslektaşımız ilimizde ve ülkemizde bu uğurda yaşamlarını yitirmiş, yüzlerce meslektaşımız yaralanmış, evleri, ofisleri ve araçları kurşunlanmış, tehdit ve hakaretlerle karşı karşıya kalmışlar, yine yüzlerce meslektaşımız da haksız, keyfi gözaltı ve tutuklamalara maruz kalmışlardır. Bursa Barosu avukatlarından Av. M. Cengiz Göral sırf mesleğini icra etti diye 1979 yılında teröristlerce katledilmiş, Av. Ahmet Hilmi Feyzioğlu da 12 Eylül askeri darbesinin ardından gözaltına alındığı Bursa Emniyet Müdürlüğü'nün 5. katından atılarak öldürülmüş ve ölümü kayıtlara intihar olarak işlenmiştir. Yine sırf hukuk, demokrasi ve laiklik mücadelesi veriyorlar diye Ankara Barosu Başkanlarından Av. Muammer Aksoy 1990, Gazeteci Av. Uğur Mumcu 1993, Gümüşhane-Bayburt Bölge Barosu Başkanı Ali Günday 1995, çevre mücadelesi veren Av. Cihan Eren 2005'te, bıkmadan usanmadan barış ve demokrasi diyen Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Tahir Elçi ise onlarca polisin önünde 2015 yılında katledilmişlerdir. Bursa Barosu avukatlarından Av. Özgür Aksoy ve Kocaeli Barosu'ndan Av. Mehmet Samim Geredeli de mesleklerini icra ettikleri için karşı taraflarca katledilmişlerdir. Meslektaşlarımız emniyet müdürlüklerinde, karakollarda müdafilik görevi yaparken işkenceye uğramış, silahlı ve kaba tehditle karşılaşmış, bunu yapan kolluk kuvvetleri kayıttaki kameraları dahi umursamamışlardır. Adliyelerde duruşma salonlarından atılmak, kürsü hakimleri tarafından tehdit ve hakarete uğramak avukatlara ve hatta baro başkanlarına dahi uygulanan sıradan uygulamalara dönüşmüştür.
Geride bıraktığımız yıllarda, Ankara Barosu önceki başkanına, bir hakim tarafından fiili müdahalede bulunulması, Şanlıurfa Barosu Başkanına yönelik kolluktaki fiili saldırı ve ardından ters kelepçeleme uygulaması, İzmir Barosu Başkanı'na duruşma esnasında jandarmanın saldırısı, son olarak da Diyarbakır Barosu Başkanına basın açıklaması esnasında tutuklu yakınları olarak tanımlanan şahıslarca gerçekleştirilen tekmeli, yumruklu fiziki saldırı gelinen durumun vahametini tüm açıklığı ile gözler önüne sermektedir.
CMK ve usul kuralları hiçe sayılarak duruşma düzenine uymadığı gerekçesi ile avukatların disiplin cezası verilerek tutuklanması, akıl sağlığı yerinde olmadığı gerekçesi ile gözetim altına alınması gibi uygulamalar sıradanlaşan hak ihlallerinden bazılarıdır.
Bütün kamuoyunun da yakından bildiği üzere müvekkille özdeşleştirme yasağına aykırı olarak müvekkillerine isnat edilen suçların birebir aynılarından dolayı, salt sanıkların avukatlıklarını üstlendikleri için hukuka aykırı usullerle tutuklu olarak yargılanan, bir yıllık tutukluluğun ardından çıkarıldıkları ilk duruşmada, AİHM kararları gerekçe gösterilerek serbest bırakılan, ancak aynı günün sabahında ve aynı mahkeme tarafından neden ve niçin oturum açıldığı dahi belli olmaksızın 12'si hakkında yeniden tutuklama kararı verilen 17 avukatın yargılandığı mahkemede önce mahkeme heyeti, sonra mütalaa vermeyen duruşma savcısı değiştirilmiş, geçen ay yapılan 3. duruşmada önce tevsii tahkikat talepleri, sonra mütalaaya ve esasa dair beyanda bulunma talepleri gerekçesiz reddedilmiş, sonra da savunma yapmayacağını söyleyen sanıklar ve avukatları duruşma salonundan çıkarılarak yokluklarında ağır mahkumiyet kararları verilmiştir.
Avukatlar tarih boyunca hukuk ve demokrasi mücadelesi verdiler. Elbette bu mücadele egemen güçlerce hiçbir zaman çiçeklerle karşılanmamış ve avukatlara yüzyıllardır bedel ödetilmiştir.
Yine meslektaşlarımıza yönelik sözlü, fiili, bıçaklı hatta silahlı saldırılarda bulunan şahıslar ile meslektaşlarımızın görevlerini yerine getirmelerini engelleyen, darp eden kamu görevlileri ve diğer şahıslar hakkında adil ve etkin soruşturmalar yürütülmemekte, avukatlara yönelik saldırıların failleri hakkında çoğunlukla tutuklama koşulları oluşmasına rağmen, tutuklama tedbirine hemen hemen hiç başvurulmamaktadır. Yapılan yargılamalarda da kamu hizmetini yerine getiren ve kamu görevlisi olan avukatlara yönelik işlenen suçların failleri hakkında ya hiç ceza verilmemekte ya da caydırıcılıktan uzak hükümler tesis edilmektedir. Avukatların görevleri sırasında veya görevleri sebebi ile uğradıkları saldırılar Avukatlık Kanununun 57. maddesi uyarınca hakime karşı yapılmış gibi kabul edilmesine rağmen bu hüküm görmezden gelinmektedir. Bırakınız hakim ve savcıya yönelik fiziki ve sözlü saldırıları, adliye çalışanlarına saldırıda bulunan şahısların dahi tutuklanmaları rutin uygulamalara dönüşmüşken, avukatlara yönelik sözlü saldırılarda gözaltı işlemine dahi başvurulmadığı gibi bıçaklı–silahlı saldırılarda dahi saldırganların tutuksuz yargılanmalarına yönelik çifte standart olağan hale gelmiştir.
Yargıdaki bu çifte standarda rağmen Bursa Barosu ayrım yapmaksızın saldırıya uğrayan tüm yargı mensuplarının yanında yer almaya devam edecektir. Bursa Barosu'nun beklentisi, avukatlar saldırıya uğradığında, diğer yargı mensuplarının da saldırıya uğrayan avukatların yanında “amasız, lakinsiz” yer almasıdır.
Yaşadığımız vahim olaylar sonucu meslektaşlarımızla büyük bir dayanışma örneği sergileyerek 3 Kasım 2017'de iş bırakma ve ardından da yürüyüş eylemlerimizi gerçekleştirdik. Saldırıların artarak devam etmesi üzerine de 9 Ekim 2018'de adliye önünde önce basın açıklaması ardından da büyük yürüyüş ile saldırıya, haksızlığa uğramış meslektaşlarımızın yalnız olmadıklarını haykırdık, tepkimizi ortaya koyduk.
Bağımsız ve tarafsız yargının, adil yargılanma ve savunma hakkının temsilcisi, demokratik hukuk devletinin güvencesi avukatlara yönelik saldırılar, bizatihi halkın hak arama özgürlüğüne yapılmış saldırılardır. Avukatların sesi kesilirse, yurttaşların nefesi kesilir. Avukatların saldırıya uğramasını, sesinin kesilmesini olağan karşılayanlar, kendi haklarının ihlal edildiğini düşündüklerinde yine biz avukatlar aracılığı ile temsil edilmekte ve hukuki hakka ulaşmaya çalışmaktadırlar. Bu halde devletin laik, demokratik yapısını koruma gayreti içinde olan, canı yanan her insan ve tüzel kişiyi, çevreyi, hayvanları ve yaşayan tüm canlıları savunma gayreti içinde olan bir meslek grubunun tahrip, pasifize ve kriminalize edilmesinin olumsuz sonuçları, ne yazık ki tahrip edenlerin başına acı neticeler geldikten sonra anlaşılmaktadır!
15 Temmuz 2016'daki hain darbe teşebbüsünün ardından, temel hak ve özgürlükler ile savunma mesleğinin icrası kısıtlanmış, sonrasında OHAL kalkmasına rağmen, fiili uygulama ve düzenlemelerle adeta olağanlaşmış, anayasa uygulanamaz hale gelmiştir. Ceza Usul Hukuku'nun evrensel kuralları ihlal edilmiş, masumiyet karinesi, doğal yargıç ilkesi ve adil yargılanma hakkı ihlal edilmiş, hukuk güvenliği zarar görmüştür. Halbuki salt güvenlikçi politikalar ile hak ve özgürlüklerin temeli ortadan kaldırılamaz. Oysa hukukun birinci işlevi adaleti sağlamaktır. Bunun için de kuralda, olayda ve kararda doğruluk esastır.
Ülkemiz yargı bağımsızlığı sıralamasında 140 ülke arasında 111, hukukun üstünlüğü sıralamasında ise 126 ülke arasında 109. sıraya gerilmiştir. Diğer taraftan Yargıtay Başkanlığı “Yargıda Şeffaflığa İlişkin İstanbul Bildirgesi ve Taslak Uygulama Tedbirleri” başlığıyla yayımladığı metinde yargının kurucu unsuru olan ve bağımsız savunmayı temsil eden halkın hak arama özgürlüğünün güvencesi olan biz avukatları; “Yargı mensubu olmayan kişiler” arasında saymıştır.
Özünde ihtiyarilik içeren arabuluculuğun iş ve ticaret davalarında zorunlu hale getirilmesi, aile hukuku alanında da zorunlu kılınacağına dair söylentiler, noterlere devredilen yargısal işler, uzlaştırma gibi uygulamalar avukatlık mesleğinin alanını sınırlandırmıştır. Bu haliyle yakın gelecekte 'avukatsız yargılama yapılması' sonucunu doğurabilecek hukuka aykırı yaklaşımlara ve uygulamalara karşı durma kararlılığımızı yineleyerek Çin, Filipinler, Honduras, İran ve Mısır'dan sonra, ikinci kez Tehlikedeki Avukatlar Günü'nün ithaf edildiği tek ülkenin avukatları olarak, işimizin zor olduğunun, ateşten gömlek giydiğimizin farkında olarak, sesimizi ve sözümüzü hiç kimsenin kesemeyeceğini, baskılara ve tehditlere asla boyun eğmeyeceğimizi, yüksek sesle ve bir kez daha vurguluyoruz!
Biz avukatlar, yüzlerce yıllık tarihimiz boyunca baskılara, keyfiliklere, hukuksuzluklara karşı direndik, direneceğiz; susmadık, susmayacağız. Otorite ve siyaset damgalı yargıya itiraz etmeye, adaletsizlikleri ve hukuksuzları görünür kılmaya devam edeceğiz. Biat etmedik, etmeyeceğiz. Vazgeçmeyeceğiz ve biz kazanacağız.
“Avukatsız adalet olmaz” diyoruz” ve ülkemizde gerçek bir adalet düzeni, gerçek bir hukuk devleti kuruluncaya kadar da mücadelemizi sürdüreceğimizi bir kez daha haykırıyoruz.
Daha adil yarınlara kavuşmak dileği ile kutsal savunma mesleğinin temsilcisi olan meslektaşlarımızın, 5 Nisan Avukatlar Günü'nü kutluyorum.
Av. Gürkan ALTUN
Bursa Barosu Başkanı