Gazeteci Zafer Arapkirli'den medya-siyaset ilişkisine özet
Bursa Barosu ve ÇGD Bursa Şubesi işbirliğiyle düzenlenen Yaşananlar Boşuna Değil-Perşembe Söyleşileri başladı
Gazeteci Zafer Arapkirli, Bursa Barosu ile Çağdaş Gazeteciler Derneği Bursa Şubesi'nce bu yıl ikincisi düzenlenen “Yaşananlar Boşuna Değil-Perşembe Söyleşileri” kapsamında “Bab-ıâli'den havuz medyasına seyrüsefer” başlığı altında Bursalılarla söyleşti.
Bursa Barosu'nun BAOB Yerleşkesi'ndeki Av. Özgür Aksoy Konferans Salonu'nda gerçekleşen söyleşiyi Türkiye Barolar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Av. Asude Şenol, Bursa Barosu Başkanı Av. Gürkan Altun ve yönetim kurulu üyeleriyle ÇGD Bursa Şubesi Başkanı Rabia Deniz, avukatlar, gazeteciler ve vatandaşlar izledi.
Türkiye'nin içinden geçtiği süreçte bu tür toplantıların “dertleşme” olduğunu söyleyen Zafer Arapkirli, “Hukukun yok sayıldığı, ayaklar altına alındığı bir süreci yaşıyoruz” dedi ve 2002'de başlayan ve kimilerinin “karşı devrim” diye adlandırdığı yılların kısa bir özetini sundu.
Arapkirli şöyle konuştu: “Medyanın havuzlaşması, ruhunu, kalemini satması bu döneme has değil. 1980 askeri darbesiyle başladı. Konumuz medya ama sadece medya da değil, bütün mesleklerde örgütsüzlük, bugünkü durumun en önemli sebebi. Turgut Özal'la birlikte medya sermayesi siyasetle kirli, utanç verici ve hatta müstehcen ilişkilere girdi. İngilizlerin, çıkar ilişkilerini anlatan bir deyimi vardır: You scratch my back, I scratch your back, yani 'sen benim sırtımı kaşı, ben senin sırtını kaşıyayım'. Farklı sektörlerde faaliyet gösteren işadamlarıydı bunlar. İstisnasız her iktidar döneminde yaşandı bu kirli ilişkiler. Ama bugünkü durum biraz daha farklı. Çok daha fütursuz, çok daha acımasız. Ana akım medya 2002'den itibaren başlayan rejimi değiştirme girişimlerine çanak tutan politika izlemek zorunda kaldı itildikleri havuzun içinde… Üstelik bugün 'FETÖ alçağı' dedikleriyle kol kola girerek yaptılar bunu.”
Televizyonlardaki programlara katılacak kişilerin listesinin Ankara'dan verildiğini iddia eden Zafer Arapkirli, bunun medyanın ölümü değil, yerin bin kat altına gömülmesi demek olduğunu ifade etti ve şöyle devam etti:
“Televizyonlarda konuşacak kişileri çok sıkı denetliyorlar. Kuş uçurtmuyorlar. Havuzda yabancı bir maddeye asla izin vermiyorlar. Vermedikleri gibi havuz dışından Sözcü'den, Emin Çölaşan'dan, Necati Doğru'dan FETÖ'cü yaratmaya çalışıyorlar. Bunda tutarlılık aramak elbette abes.
Basının zincirlendiği bu dönemde iyi ki sosyal medya var. Özellikle twitter'ı kullanmanızı tavsiye ederim. Fakat sosyal medyada da risk var. Çünkü kendisini rejimin inzibatı olarak görenler orada da saldırıyor. Diktatoryal rejimlerin en temel özelliğidir. Aykırı ses çıktığı başa hemen balyoz indirmek. Yaptığına pişman ediyorlar adamı. Muğlalı avukat İstanbul'da düğün konvoyu nedeniyle trafiğin kesilmesine tepki gösterdi diye başına gelenleri biliyorsunuz. İbret olsun, başkaları da ses çıkarmasın diye yapıyorlar.”
Cumhuriyet Gazetesi çalışanlarının yeniden cezaevine konulmalarına tepki gösteren Arapkirli, özellikle Musa Kart'ın, belki de dünyanın en iyi siyasi içerikli karikatürcülerinden biri olduğunun altını çizdi. “Karikatür tipler”in gazeteci yorumcu olarak havuz medyalarında çalıştığını, hedef kitlenin de okumayan halk yığınları olduğunu söyleyen Arapkirli, en büyük güç olan medyanın, haberleri dahi sormadan veremediğini, halkın güvenini kaybettiğini, bu sebeple tirajlarının çok vahim şekilde düştüğünü belirtti.
Arapkirli, izleyicilerin sorularını yanıtlarken de özgür ve bağımsız gazetecilik için işadamlarının bir araya gelerek bağımsız gazete, televizyon, radyo kurarak bünyelerinde 40-50 bağımsız gazeteci çalıştırmalarının çözüm olabileceğini anlattı.
Gazeteci Zafer Arapkirli, konuşmasını örgütlenmenin önemine değinerek bağladı ve “Biz gazeteci milleti ve elbette diğer meslek grupları örgütlü bir şekilde direnirse toplumda bir şeyler değişir” dedi.
Söyleşinin sonunda Bursa Barosu Başkanı Av. Gürkan Altun ve ÇGD Bursa Şubesi Başkanı Rabia Deniz, Zafer Arapkirli'ye plaket verdi.