20 KASIM DÜNYA ÇOCUK HAKLARI GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI
BURSA BAROSU ÇOCUK HAKLARI MERKEZİ
20 KASIM DÜNYA ÇOCUK HAKLARI GÜNÜ BASIN AÇIKLAMASI
Bugün 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü. Biz bugün bu açıklamayı bilhassa yetişkinlere yapıyor, çocuklarla ise bugünü kutlamayı, onlarla hakları üzerine fikirlerini konuşmayı planlıyoruz. Zira çocuklarla haklarını konuşmak ne kadar elzemse, yetişkinlerle de bir çocuğun hak ihlalindeki devletin ve yetişkinlerin sorumluluğu üzerine konuşmayı bir o kadar elzem görüyoruz.
Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesini imzalayalı bugün tam 35 yıl oldu. Sözleşmeye taraf olmadan evvel de çocukların hakları vardı elbette. Sözleşme ile bu haklar koruma altına alındı, devletlere pozitif yükümlülükler yüklendi. Böylelikle kabul edildi ki bir çocuğun hak kaybına uğradığı her yerde, devletlerin sorumluluk ihlali vardır. Zira Çocuk Hakları Sözleşmesinin 27. Maddesi şöyle düzenlenmişti; “Taraf Devletler, her çocuğun bedensel, zihinsel, ruhsal, ahlâksal ve toplumsal gelişmesini sağlayacak yeterli bir hayat seviyesine hakkı olduğunu kabul ederler.” Ne üzücü ki sözleşmenin üzerinden geçen 35 yılın ardından bugün, tüm çocukların hak ettikleri hayat şartlarında, adil ve barış dolu bir dünyada yaşadığını söyleyemiyor, mücadele etmemiz gereken konulara değinme sorumluluğuyla artan hak ihlallerinden bahsetmek durumunda kalıyor, geçtiğimiz yıl ele aldığımız sorunlardan uzaklaşamamış, üzülerek yenilerini eklemiş bir şekilde bugün bu açıklamayı yapıyoruz.
Biz bu günü çocuklarla olduğu gibi yetişkinlerle de kutlamak, çocukların haklarının iyileştirilmesi için yapabileceklerimizi konuşmak belki en çok oyun hakkından söz etmek isterdik. Ne varki henüz, yaşadığımız günlerde çocuğun en temel hakkı, yaşam hakkının ihlal edilişini konuşmak, çocuğun öncelikle yaşamaya hakkı olduğunu savunmak zorunda kalıyoruz.
Okula aç gitmek zorunda kalan, yoksulluk nedeniyle ailelerinden ayrı kurumlarda kalmak zorunda kalan, eğitim hayatından mahrum bırakılan, küçücük yaşlarda çalıştırılan, staj yaparken iş kazası geçiren, bu iş kazaları nedeni ile yaşamını yitiren, ihmal ve istismara maruz bırakılan, çocuk yaşta evliliğin tarafı haline getirilen, kendisi çocukken ebeveyn olmak zorunda bırakılan, savaş kurbanı olup yaşamını yitiren, engelli olup engelsiz bir yaşama erişmekte büyük zorluklar yaşayan, etnik kökenleri, cinsiyet din ya da sosyal kökenleri nedeniyle ayrımcılığa uğrayan, özgürlüğünden mahrum bırakılan ve yaşam hakkı başta olmak üzere nice hak ihlaline maruz kalan çocukların sayısı ne yazıkki gün geçtikçe artmakta, bugün spesifik konulardan da değil en temel yaşam hakkından bahsetmek zorunda kalıyoruz.
Kabul etmek zorundayız ki günden güne derinleşen ekonomik kriz ve yoksulluk, yanlış politikalar, pahalılık, ırkçılık, ayrımcılık, kadına yönelik şiddet, cezasızlıklar, savaş ve çatışmalar en fazla çocukların yaşamına etki ediyor ve çocukların yaşamından, haklarından mahrum kalmalarına bu durumlar yol açıyor. Yoksulluğun arttığı bu ortamda, çocukların ihmal ve istismara, hak ihlallerine uğrama oranları da ne yazık ki artıyor.
Bizim bugünü gündeme getirmedeki dayanağımız Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Sözleşmesi'ne taraf bir devlet olmamızdır. Bu sözleşme; nerede doğduklarına, kim olduklarına, cinsiyetlerine, dinlerine ya da sosyal kökenlerine bakılmaksızın bütün çocukların haklarını tanımlamakta ve koruma altına almaktadır. Çocuk Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleri, 1982 Anayasası'nın 90. maddesinin son fıkrası uyarınca bir kanun gibi bağlayıcıdır ve iptali için Anayasa Mahkemesi'ne başvurulamamaktadır. Dolayısıyla her zaman söylediğimiz gibi tekrarlıyoruz; bir çocuğun hakkının gasp edildiği o yerde devletin sorumluluğu vardır, önce devlet elini taşın altına koymalıdır.
Çocukların haklarını gözeten her türlü kanun, mevzuat ve sözleşmeleri uygulamak, çocukların hak ettikleri çocuklukları yaşamalarının sağlanması için mücadele etmek zorunda olduğumuzu, devletlerin ekonomik politikalarının da çocuğa duyarlı, onun üstün yararını gözeten, çocuklara düşen bütçe payının artırıldığı şekilde düzenlenmesi gerektiğini hatırlatıyoruz.
Çocukların herhangi bir ideolojinin, savaşın ve çatışmaların tarafı olamayacağını, olmaması gerektiğini söyledikçe bu kavgaların ortasında çocukluklarını, yaşamlarını yitiren; sakat kalan, ruhsal olarak etkilenen çocukların sayısını bildirmeye utanıyoruz.
Küçücük Narin'in yaşam hakkını savunmaya çalışırken faillerinin aylardır tespit edilememesinin kabul edilebilir olmadığını, aynı evde can veren 5 çocuğun yaşamını kaybetmesinde sorumluluğun yaşam mücadelesi veren bir annede değil devlette olduğunu biliyor, bunu savunuyoruz. İşgal altındaki Filistin topraklarında yaşayan Filistin nüfusunun çoğunluğunu oluşturan çocuklar ve gençlerin onlarca yıldır devam eden çatışmalarında hayatlarını kaybetmelerini, yaşamını devam ettirebilen çocukların da acı çekmeye devam etiklerini, ayrımcılığa maruz kaldıklarını, tüm savaşlarda çocukların hiçbir taraf olmaksızın yaşamlarını yitirmesinin kabul edilebilir bir şey olmadığını ve mücadele alanı olması gerektiğini de tekrarlıyoruz.
Çocukların, başta yaşam hakkı olmak üzere tüm haklarının korunması için her zaman mücadele edeceğimizi, mesleğimizin temeli savunuculuğun hakkını verebilmek için hak ihlaline uğrayan erişebildiğimiz her çocukta devletin sorumluluğunu hatırlatacağımızı, çocuklarının hak kayıplarına karşı mücadelede tüm yetişkinlerin de sorumluluğunu hatırlatarak gelecek 20 Kasımlarda yüzü gülen çocukların sayısının arttığını paylaşmayı diliyor, her şeye rağmen 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Gününü kutluyor ve önemini sizlerle paylaşıyoruz.