“Kadını aile içindeki rolüne hapseden ve eşitsizliği arttıran bu anlayışa karşı çıkıyoruz”
Bursa Barosu Kadın Hakları Merkezi:
“Kadını aile içindeki rolüne hapseden ve
eşitsizliği arttıran bu anlayışa karşı çıkıyoruz”
Burssa Barosu Kadın Hakları Merkezi, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle bir dizi etkinlik düzenledi. Bursa Adalet Sarayı ve Bölge Adliye Mahkemesi fuayelerinde stant açan Bursa Barosu Kadın Hakları merkezi, broşürlerle kadın hakları konusunda farkındalık yaratmaya çalışıyor.
Bursa Barosu Başkanı Av. Metin Öztosun, sayman Av. Nilay Parlar ile birlikte BAM'daki standı ziyaret etti. Saat 12.30'da Adalet Sarayı önünde basın açıklaması yapıldı. Kadın Hakları Merkezi Başkanı Av. Ceren İlgen Altuntaş'ın okduğu basın açıklamasına Baro Başkanı Öztosun ile başkan yardımcısı Av. Aslı Evke Yetkin, sayman Av. Nilay Parlar, yönetim kurulu üyeleri Av. Müberra Gülen Aydın, Av. Özen Dağdeviren, Av. Gülender Adıgüzel Özcan da katıldı.
Bursa Barosu'nun 8 Mart Dünya Kadınlar Günü basın açıklaması şöyle:
“8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, kadınların eşitlik, özgürlük ve adalet mücadelesinin simgesi haline gelmiştir. 1857 yılında New York'ta tekstil işçilerinin daha iyi çalışma koşulları ve haklar için başlattığı grev, kadınların hak mücadelesinin temelini atmıştır. Bugün yine onları anıyor, emeğimizi sömürenlere karşı, namus cinayeti adı altında bizi öldürenlere karşı, ataerkil zihniyetin zulmüne karşı, renklerimizi birleştirerek ve isyanımızı büyüterek mücadelemize devam ediyoruz.
Tari̇h boyunca kadınlar, kadının i̇nsan haklarını i̇hlal eden düzeni̇n deği̇şmesi̇ i̇çi̇n mücadele etmi̇ş ve bu mücadeleler sonucunda gerek yasal gerekse uluslararası sözleşmeler bağlamında bi̇rçok kazanımlar elde etmiştir.
Ülkemi̇zde Dünya 8 Mart Emekçi̇ Kadınlar Günü utanç veri̇ci̇ bi̇r şeki̇lde, gi̇derek artan kadına yöneli̇k şi̇ddeti̇n, kadın ci̇nayetleri̇ni̇n, kadınların şüpheli̇ ölümleri̇ni̇n dehşeti̇nde yaşanmaktadır.
Kadınların mücadelesi bugün hâlâ devam etmektedir. 2024 yılında Türkiye'de en az 394 kadın erkekler tarafından öldürülmüş, 259 kadın ise şüpheli şekilde ölü bulunmuştur. Bu korkunç tablo, kadınların şiddete karşı korunması ve haklarının savunulması konusunda hala ciddi eksikliklerin olduğunu göstermektedir.
2024 yılındaki kadın cinayeti sayısı, veri tutulmaya başlandığından bu yana ulaşılan en yüksek sayıdır.
2024 yılında 280 kadın aile içindeki erkek tarafından öldürülmüştür. Bu veriler bize kadınların en çok aile içinde öldürüldüğünü göstermektedir. Bu cinayetleri engellemenin yolu toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamayı hedefleyen ve kadını aile içinde koruyan politikalar geliştirmektir.
Çok yakın bir zamanda, bütün kamuoyunun bildiği üzere İkbal ve Narin'in hunharca katledilmesi, kadınların ve kız çocuklarının en temel hakları olan yaşam hakkının dahi korunmadığını bir kez daha göstermiştir. Onların ölümü, bireysel bir trajedi değil, toplumsal cinsiyet eşitsizliğinin ve kadına yönelik şiddetin cezasız bırakılmasının sonucudur. Kadınları koruması gereken mekanizmalar işlememekte, failler cesaretlendirilmekte ve her geçen gün yeni bir kadın, sistemin göz yummasıyla yaşamdan koparılmaktadır. Bizler, bu davaların takipçisi olacağımızı, faillerin en ağır şekilde cezalandırılması ve benzer ölümlerin önlenmesi için mücadelemizi sürdüreceğimizi bir kez daha vurguluyoruz. Kadınların güven içinde yaşadığı bir dünya mümkün ve bu mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz.
Son dönemde hükümetin ilan ettiği “Aile Yılı” gibi girişimler, toplumsal cinsiyet eşitliği mücadelesinin geriye gitmesine ve kadınların haklarının daha da kısıtlanmasına zemin hazırlamaktadır. Kadını aile içindeki rolüne hapseden ve eşitsizliği arttıran bu anlayışa karşı çıkıyoruz. Kadınların sosyal hayata, eğitim ve istihdama eşit şekilde katılmasını sağlamak için gerekli adımları atmaya, kadınları birey olarak güçlendiren politikalar geliştirmek için çalışmaya devam edeceğiz.
Bu veriler, 6284 sayılı kanun ve İstanbul Sözleşmesi gibi yasal düzenlemelerin hayati önemini bir kez daha ortaya koymaktadır. Kadınların haklarının korunması ve şiddetten arındırılmış bir toplumda yaşaması için bu yasaların yalnızca kağıt üzerinde kalmaması, etkin ve eksiksiz bir şekilde uygulanması gerekmektedir. Biliyoruz ki, eğer İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun tam anlamıyla hayata geçirilseydi; Narin, İkbal, Mine, Yasemin ve adlarını öfke ve yasla andığımız birçok kadın bugün hayatta olacaktı. İşte tam da bu yüzden, yüksek bir sesle ve kararlılıkla bir kez daha söylüyoruz: Kadına yönelik her türlü şiddeti önlemeyi, mağdurları korumayı ve failleri cezalandırmayı amaçlayan İstanbul Sözleşmesi yaşatır!
Bugün, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde, dünyayı şekillendiren kadınların emeğine, mücadelesine ve özgürlük taleplerine güçlü bir şekilde ses veriyoruz. Kadınlar, yıllardır her türlü ayrımcılığa, şiddete, eşitsizliğe, baskıya rağmen varlıklarını, direncini ve gücünü göstermek için mücadele ediyorlar. Fakat patriyarka imtiyazlarını kaybetmemek için kadınlara yönelik sömürü ve eziyette ısrar ediyor. Bu 8 Mart'ta, kadınların kendilerine dayatılan sınırlara, kimliklerine, bedenlerine ve tüm hak ihlallerine karşı direnişini onurlandırırken, aynı zamanda bu eşitsizliğe son verme kararlılığımızı bir kez daha haykırıyoruz.
Bursa Barosu Kadın Hakları Merkezi üye avukatlarıyla, kadının haklarına yönelik her türlü ihlale ve kadın hakları kazanımlarından kayba neden olacak her türlü zihniyetin, söylemin, girişimin karşısında olacağımızı, kadının eşit ve özgür bir birey olarak var olduğu, kadının insan haklarının ihlal edilmediği, barışın, özgürlüğün, demokrasinin sağlandığı, kadına karşı her türlü ayrımcılığın ortadan kalktığı bir Türkiye ve Dünya için mücadelemizi sürdüreceğimizi kamuoyuyla paylaşıyoruz.”